Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta başlayıp 1-2 gün içinde hızlıca bitirdiğim ve çokça bayıldığım bir diziden en çok sevdiğim şarkıyı dinliyorum. Arka arkaya kaç kez dinledim inanın bilmiyorum. Şuraya adını bırakayım siz de bakın. Star (Firefly Lane Soundtrack).
Bazı anlar vardır sanırım bu yaşama coşkusu denilen duyguyu size hissettirir. Hatta geçtiğimiz günlerde bununla ilgili bir podcast dinledim ve çok aydınlatıcı geldi. Oradaki psikolog ya da psikiyatrist tam hatırlamıyorum ama bu duygunun adına canlılık diyordu. Bazı anlar; bir anlık bir manzara, bir şarkı, bir kitapta geçen satırlar, birinin gülümseyişi, güzel bir parfüm, güneşli bir hava, bir yolculuk... saymakla bitmeyen daha niceleri size bu hissi yaşatabilir ve bence bu hayatta hissedilen en güzel his olabilir. Canlılık. Yaşama coşkusu. Var olduğun için ve şu anda bu duyguyu hissedebildiğin için şükretme hali. Çok güzel bir his. Ve evet ben bu şarkıyı dinlerken de bu diziyi izlerken de böyle hislerle doldum genellikle. Son zamanlarda izlediğim en iyi şeylerden biriydi. İyi ki keşfetmişim. Hem diziyi hem de şarkıyı.
Düşünün ki kalkıp bir anda bloğumu açtım ve bu yazıyı yazmaya başladım. :) Durum güncellemesi yapmak gerekirse hayat şu anda nasıl gidiyor? Geçtiğimiz ay 33 yaşına girdim. Literally! Ben bu 30'lu yaşlara ne zaman geldim yahu ve nasıl da hızlı geçiyor zaman. Hayır çok yaşlı hissettiğim için demiyorum bunu ancak fiziksel olarak değişmek beni rakamsal değerlerden daha çok korkutuyor. Gerçekten bunu kabullenip insanın geçen zamanla barışık olma hali nasıl vuku buluyor acaba? Yine diziye dönecek olursak buradaki karakterleri tahminen 50'li yaşlarda olmalarına rağmen hayat dolu oldukları ve hayatı diledikleri gibi yaşamaya çalıştıkları için ayrı bir sevdim. Çünkü ne yazık ki Türkiye'de genel olarak belirli bir yaşın üzerine çıkınca artık bizden geçti yaklaşımı başlıyor ve ben bu durumdan inanılmaz nefret ediyorum. Belki de yaşlanmaktan korkmamın sebebi de budur. Böyle olmaktan korkmak. Neyse efenim allahtan genlerimiz sağ olsun hiç yaşımı göstermiyorum buna da şükür haha.
Yaş girdabından çıkacak olursak Eylül ayından beri çalıştığım şirketten ayrıldım sayılır bazı yeni gelişmeler var ancak ne istediğimi bulmak konusunda kanımca daha kat edeceğim yollar var. Bunun dışında bir süre önce İngilizce konusunda aksiyon almaya başladım. Her hafta native speakerlarla konuşma pratiği yapıyorum. Reklam gelmiyor korkmayın ahah. Bu konuda daha çok yolum var biliyorum ama inat ettim ilk kez bu kadar kafaya koydum galiba bu konuyu. Yakında İngilizce bir blog açacağım ya da instagram sayfası. Hazır vaktim de varken bu süreci iyi değerlendirmek istiyorum. Neler yapıyorum bu konuda anlatırım başka bir yazıda. Spora başladım ve çok iyi geldi. Baktım ki bu salgının biteceği yok daha fazla ertelemiyim dedim ancak çalıştığım ofisteki gelişmelerden dolayı 2 haftadır gidemiyorum maalesef. Aylardır yoga yapmadım bu arada ve özledim diyebilir miyiz diyebiliriz galiba. Bir ara bir diyetisyene başladım ve çok kısa sürdü birlikteliğimiz. :) Pandemide ben de herkes gibi kilo aldım arkadaşlar ve şu anki halimi aşırı sevdiğim söylenemez. Yaklaşık 7 kilocuk kadar almış olabilirim bu hareketsiz yaşam içerisinde. O yüzden önümüzdeki hafta dengeli beslenme hareketine geçiyorum. Hadi bu blog yazısı güzel şeylerin başlangıcı olsun ya. Hayatımın iplerini tekrar elime alma ve hayatımı-kendimi toparlama hareketinin ilk adımı! Why not?! Ben bu yazının neye evrileceğini bilmiyorum diye başında söylemiştim. :) He bu arada geçen ay saçlarımı boyattım ve hayatımda ilk kez ombre denen şeyi yaptırdım. Genel olarak olumlu geri dönüşler aldım. Arada bir online eğitimler-atölyelere katıldım, bol bol dizi izledim. 4,5 aydır çalışıyordum ve çalıştığım ofis sayesinde çok güzel arkadaşlıklar edindim ve çook eğlendim. Sanırım 2 haftalık çalışmama süreci bana çok iyi gelmedi. Hayatımı bu aralar sıkıcı buluyorum ama güzel gelişmelerin gelmekte olduğunu da hissediyorum.
Bilmiyorum hiç duymuş muydunuz The pattern diye bir uygulama var orada Şubat ayı itibariyle hayatımda yeni bir dönemin başlayacağını söylüyordu. Ve bu ay içinde yaşadığım zorunlu değişimler başta kötü gibi gözükse de güzel fırsatlara zemin hazırlayacağına inanıyorum. Bu bakış açısı beni daha umutlu yapıyor. Kendimi kandırmıyorum yooo. :) Neyse blog dostları bu günlük yazımız bu kadar olsun. Hayatımı yoluna koyma ve daha iyi bir ben olma adımlarımda neler yaşadığımı size de aktarmaya devam edeceğim. Hala burada olduğunuzu biliyorum. Bir selam verirsiniz değil mi?
Bir sonraki yazıya kadar sağlıklı kalın! Firefly Lane'i de izleyin pls. O kadar övdük burada.
Mutlu keçiiii ^^