5 Nisan 2020

Karantinada Bir Keçi


Günlerden ne, ayın kaçı bilmiyorum ve bazen hiç kontrol etmeden bile geçip bitmiş oluyor günler, haftalar. Bugün kişisel karantinamızda 19. günümüz filan sanırım. En son yazım yeni yıl dilekleriydi ve baya da umutluydum bu seneden. Şaka değil hayatımda her zaman çift sayılı yılların daha iyi geçtiğine ve uğurlu geldiğine dair bir inanç var. Genel olarak çift sayıları daha çok sevdiğimden olsa gerek. Ancak şimdi geriye dönüp baktığımda hayatımın son 5 senesindeki en köklü değişimler 2015, 2017 ve 2019 senelerinde oldu. Mesela, 2015'te İzmir'den İstanbul'a taşındım, 2017 senesinde evlendim, 2019 senesinde mutsuz olduğum işimden çıktım.

2020 senesine ise çok sevdiğimiz dostlarımızın evinde epey eğlenerek girmiştik. Ancak ilk başlarda insanlara sinirlenip olayları yıla bağlamayın diye sitem etsem de ben de artık o gruba dahil olmuş gibiyim. Dünyada ve ülkede olup bitenleri hepiniz biliyorsunuz malum tek tek belirtmeye gerek yok. Ben ise bu bloğu sevdiğim ve yazılarını keyifle okuduğum bazı kişilerden ilhamla tekrar hareketlendirmeye karar verdim. O kadar uzaklaşmışım ki yazmaktan ve kelimeleri bir araya getirmeye çalışırken yaşadığım duygu-düşünce yoğunluğundan. Bu yazıyı da hiç düşünmeden, üzerine çok kafa yormadan belki arada noktalama işaretlerinde hata yapacak, devrik cümleler kuracak kadar özgürce yazmak istiyorum. Aksi durumda doğallığını kaybedecek ve ben geriye dönüp okudukça düzeltmeler yaptıkça hevesim kaçacak gibi hissediyorum. O mükemmeliyetçi keçiyi bir kenara bırakarak akışa kaptırıvereyim diyorum kendimi. Burayı çok özlediğimi düşünmüyordum aslında hatta yalan yok bir süredir blog bile okumuyordum. Ancak eve tıkılıp kaldığımız şu günlerde kitap okuyacak kadar kafamın yerinde olmadığı zamanlarda oturup blog okumak, farklı hayatlara anlık da olsa misafir olmak bana iyi gelmeye başladı. Youtube üzerinden de çokça video izliyorum. İnsanların günlük rutinlerini görmek bazen ilham verici olabiliyor, aynı zamanda herkesin benzer hisleri yaşadığını görüp yalnız olmadığımı farkediyorum. Sosyal bir kelebek olmayı sevsem de ev benim için kaçış noktası, en çok kendim olabildiğim ve en özgür hissettiğim yer. Şimdiye kadar da korktuğum kadar kötü ve sıkıcı geçmedi evet ama sadece yapacağım şeyleri ve gelecekteki planlarımı etkiledi gibi. Yani biraz ötelenecek belki. İlerleyen günlerde planlarımdan da bahsederim sizlere.

Yaklaşık iki buçuk haftadır evdeyim. Ben, eşim ve iki kedimiz olarak kendimizi eve kapattık. Neyse ki evden çıkıp işe gitmek zorunda değiliz ve şu süreçteki en büyük şansımız da bu oldu sanırım. Ancak bunun dışında zaman zaman alışveriş için evden çıkmak zorunda kaldık. 2 kez markete gittik ve bir seferde veterinere. Çünkü Cacık hanım tam bu süreçte ishal olarak hastalanmayı başardı. Şu an turp gibi maşallah yavrumuz. :) Markete gittiğimiz zaman çok dikkat etsek de yavaştan ondan da tırsmaya başladım. Sebze meyveyi manavdan almayı daha çok seviyorum hem açık hava ama belki artık sadece internetten söyleriz.  Yoğurdumuzu evde kendimiz yapıyoruz o nedenle iki haftada bir sokağımızdaki yufkacıdan süt alma gibi bir durumumuz oluyor. Bu arada sürekli evde olduğumuz için bir şey yemeden durmak çok zor. Sürekli mutfakta buluyorum kendimi hatta bazen buzdolabını açıp boş boş bakıp geri kapattığım oluyor. :) Sizde durumlar nasıl? Duygusal yeme ile nasıl başa çıkıyorsunuz? Benim gibi yemek yapmaktan pek hazetmeyen, mutfakla arası limoni birini bile mutfağa sokabildi bu ev hali.

Bunların dışında her öksürük, hapşırma anında evde bir sessizlik oluyor sonra yok ya nereden bulaşacak ki diye içimizi rahatlatıyoruz. Bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz ya da içinizi nasıl rahatlatıyorsunuz ama bana bazı günler sanki kaçış yok ve bir şekilde hepimiz bu hastalığa yakalanacağız gibi geliyor. Öyle bir şey olursa da dileğim hepimizin hafif semptomlarla atlatması olur.  Mart ayının başından beri evde neler yaptım, günler nasıl geçiyor, hislerim, korkularım üzerine de ilerleyen günlerde konuşalım zira saat 02.30 ve benim uykum gelmeye başladı. Erken uyuyacağım diye zorlamıyorum şu anda kendimi okul ve iş hayatı sonrası bu dönem benim için yaz tatili şımarıklığı gibi. Sadece ajanda tutmamak ve günleri öylece akışına bırakmak zaman kaybı gibi gelmeye başladı. Kendime çok baskı yapmayarak ama küçük adımlarla da olsa kafamdaki şeyleri hayata geçirmek istiyorum. Onun için de biraz düzene ihtiyacım var. Bu aralar okuduğum kitaptan sevdiğim bir bölümle kapanışı yapalım o zaman. Kitabı çok sevdim bu arada tavsiye ederim.

Sakin, Ege Soley

4 yorum:

  1. Çok sevindim yazmana, umarım daha çok yazarsın buralara :). Belki biraz hareketlenmek istersen 30 günlük bir müzik listesi yapıyoruz, meydan okuma yani. İlgini çekerse diye aşağıya bırakıyorum. Bir sürü şarkı keşfediyoruz, güzel gidiyor. Seni de aramızda görmekten, önerilerini dinlemekten mutlu oluruz, mutlu keçi :). Bu arada 30 gün olduğuna bakma, ben tek günde yaptım bazı arkadaşlarım gruplar halinde bazıları da günü gününe nasıl gönlün çekerse :).

    https://onerimakinesi.blogspot.com/2020/03/30-gun-sark-meydan-okuma-listesi.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. uuu ben bu yorumlara cevap yazdım sanıyorum paralel evrende yazdım herhalde. :)
      Kusura bakma öneri makinesi zaten müzik konusunda kendime çok güvenmiyordum başka meydan okumalarda görüşürüz artık. :)

      Sil
  2. ben hala işe gidenlerdenim ama içinde bulunduğum durumda bu kötü bir şey değil, şikayet etmiyorum. o evde yaşadığınız bir saniyelik sessizlik iş yerinde daha komik oluyor. geçen gün "korkmayın karabiber kaçtı, korkmayın" diye yemekhanede bağırıyordum :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çalışan arkadaşlarımın hikayelerini dinlemek de keyifli oluyor kim bilir ne hikayeler anılar birikiyor ilerisi için. ama benim gibi pimpirikli biri iş hayatında nasıl olurdu bilmiyorum. :)

      Sil

Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...