22 Mart 2016

Evde geçen günler, korku, bir tutam da umut.

Ne yazsam nereden başlasam acaba? Önce Ankara ardından İstanbul hafta sonu korku filmi gibiydi. Çok üzgünüm. Üzüntüden de çok korkuyorum. Kendimi hep bir film setinde gibi hissederek yürüyorum sokaklarda korkulu, mağrur, omuzlarımda büyük bir yükle.

Hafta sonu malum sebeplerden ötürü neredeyse hiç dışarı çıkmadık. Pazar günü artık kapalı alanda durmaktan mütevellit başımıza ağrılar girmeye başladı. Saat de akşam 9'u bulmuştu. Biz de biraz hava almaya karar verdik.

Eşofmanlarımızı spor ayakkabılarımızı giydik yanımıza da sularımızı aldık he bir de bir poşet dolusu kedi maması. :) Çiçekçi'den Üsküdar semalarına doğru güzel bir yürüyüş yaptık. Yolda giderken bir sürü minnoş kedi besledik. Sahilde pek insan yoktu. Biz de 1 saate yakın yürüdük, oturduk dinlendik, bolca sohbet ettik. Sonra da evin yolunu tuttuk. Bu arada yürüyüş sürecimizi snapchatten paylaşmıştım. İnstagram'dan daha aktif kullanıyorum artık snapchat'i. Takip etmek isteyen olursa kullanıcı adım "theewintergirl" Bir ara kullanım şekliyle ilgili de detaylı bir yazı yazarım belki.
Cuma günü de rahatsızlığımdan ötürü işe gitmemiştim ama sevdiğim bir arkadaşımın doğum gününe gitmesem olmazdı. Zaten onlar da yakın oturuyor o yüzden korkmadan gidebildik evlerine. Ne günlere kaldık değil mi? Hala çok enteresan geliyor. Böyle yaşamaya alışmak istemiyorum. Bahar gelmiş, hayaller, güzel planlardan bahsederken bir anda gelen kötü haberler ardından kaos, korku, telaş. Ben bu kadar sürede bile bir 5 yıl yaşlanmış hissediyorum.

Neyse bu aralar evde olmanın artı taraflarından biri de kitaplara daha çok vakit ayırmam oldu. Çok tatlı bir kitap okudum. Çocuk kitabı okumak dertli-kederli dünyamı bir nebze de olsa aydınlattı. Şimdi ise elimde Güvercin kitabı var, güzel ilerliyor.

Dizilerde de bilmiyorum daha önce bahsettim mi Les Revenants diye bir diziye başladım. Gerilimli heyecanlı bir dizi. Değişik bir konusu var. Başka bir yazıda detaylı bahsederim kendisinden.

kekik hanım = stres topum
Başka ne var ne yok? Hmm geçtiğimiz hafta biri Fransa'dan bir diğeri Almanya'dan olmak üzere 2 tane kartım geldi postcrossing aracılığı ile. İş yerine geliyor olması da büyük şans oluyor. Bilerek o adresimi verdim zaten. İş yerinde sıkılmış bunalmış çalışırken birden mutlu bir haber geliyor bir bakıyorum şirin bir kart gelmiş masamda beni bekliyor. Öyle günler daha bir mutlu bitiyor.

Böyle küçük ufak sevinçler işte. Kendi güvenliğimizi sağlayabildiğimiz ölçüde -her ne kadar bu bizim değil de devletin görevi olsa da- kendi yaşam alanlarımızda mutlu olmaya çalışmak en azından yaşamaya devam etmek için çaba göstermemiz gerekiyor. Kendini bu yüzden ne kadar az suçlu hissedebilirsen o kadar az suçlu hissederek bir şekilde umut etmeye çalışmak gerekiyor.
Korkuyorum evet metroya binmiyorum kaç haftadır, kalabalık yerlere gitmiyorum ama onun yerine akşamları güzel bir yürüyüşe çıkıyorum. Farklı yöntemler geliştiriyorum. Bu durum ne zamana kadar işler, bu taktik ne ölçüde beni tatmin eder bilmiyorum ama şimdilik günlerim böyle geçiyor.

Kapanışı da şimdiye kadarki snapchat paylaşımlarından birkaç şeyle yapayım azıcık kafa dağıtmalık şeyler. Hatta arada böyle snapchat günlüğü yaparım belki isterseniz. Görüşmek üzere. Kendinize çok dikkat edin. İyi düşünmekten vazgeçmeyin.







Sevgiler
Mutlu keçi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...