4 Ocak 2017

Bir günün anatomisi

Bugün uzun zaman sonra ilk kez bir günün bana yetmediğini hissettim. İşler hiç bu kadar birikmemişti. Dün hasta olduğum için gidemediğim ofiste bir ton iş beni bekliyordu. Kafamı kaldırdığımda saat 16.30 olmuştu bile. Yetişmeyen işler, akan bir burun, baş ağrısı ve bir miktar boğaz ağrısıyla günü tamamladım. içerim diye masama koyduğum bitki çayı paketinde kaldı öylece. 2017 yılı başladığından beri ofiste yeni bir ajanda tutuyorum. Artık daha sistematik çalışıyorum ama yoruldum. Bir süre işe gitmesem evde kalıp dinlensem ne güzel olurdu diye hayal ediyorum ama sonra da şu olumsuz ülke gündeminde aklımı meşgul eden bir şey olmasa daha kötü olurdum diye düşünüyorum. Yani iyi ki iş güç var. Bir açıdan... Şu an kucağımda koca göbekli cacık hanım ile bu yazıyı yazmaya çalışıyorum ve arada dikkatim dağıldığı için alakasız konulara atlama ihtimalim var benden söylemesi.

Aslında amacım sadece uğramaktı. Arada böyle iç ses yazıları ya da günce gibi şeyler olacak artık blogda. :) Eve gelir gelmez yaptıklarıma bakalım; önce yerleri süpürdüm hem de her yeri (koltuk altlarını filan değil elbette, o kadar da değil.) sonra kedi kumunu temizledim, evdeki tüm çöp kutularını boşalttım, banyoyu temizledim, yatak örtülerini değiştirdim, (yaşasın yeni nevresimler!) ve saat 9 oldu. Hala akşam yemeği yemedim. Bugünkü öğünüm ton balıklı sandviç. :) Ton balıklı sandviç benim kurtarıcı menüm. Bazen düşünüyorum da 2 yıldır İstanbul'da nasıl yemek yapmayı öğrenmeden hayatıma devam ediyorum haha. İş yerindeki öğle arası yemekleri de olmasa ev yemeğine hasret kalacaktım. Yemekhane şeylerini de ev yemeğinden saydım ama pek de sayasım gelmedi. Çok sevmiyorum çünkü. Şu an cacık kedisi arka patisini ağzıma doğru uzatmak suretiyle kendini temizlemeye başladı. Cidden şu anı görmenizi isterdim. Bir blogger kolay yetişmiyor, ne şartlarda yazıyoruz ah, ah! :)

Bu gün kendi kendime düşünüp işyerindeki hiçbir şeyi ve kimseyi takmama kararı aldım. Her güne 1 karar! Artık böyle. Ciddi manada takmamaya başladım galiba. Mesela benden çok haz etmeyen insanlar olması beni rahatsız etmiyor. Eski mutlu keçi olsa herkes beni sevmeli mottosundan yola çıkarak gününü zehir ederdi. Bir de ben çocukluğumdan beri daha içe dönük bir insan oldum. Ta ki lise hayatıma kadar. Lise dönemi sırasında bir açıldım pir açıldım. Benim sosyal bir kelebek olmaya doğru evrildiğim o yıllarda derslerim de kendi yağında kavrulmaya çalışıyordu adeta. Mesela hiç unutmam -yani ben unutsam da arkadaşlarım toplu buluşmalarda bunu mutlaka anlatır- bir tarih sınavımızda sınav günü öncesi tüm gece Çatı serisinden bir kitabı okuduğum için ders çalışamamıştım. İnanılmaz heyecanlıydı, yani sabah 5-6 gibi ben kitabı bitirmiştim ama zombi gibi okula gidip sınavda hiçbir şey yapamayıp bir de üstüne üstlük bana kopya vermeyen arkadaşlarıma küsmüştüm. :)) İşin kötü yanı beni çok seven Tarih hocamız da sınavdan 20 gibi bir puan alınca yanına çağırıp bir sorun mu var niye böyle oldu diye sormak durumunda kalmıştı. Ben de haliyle çok sürükleyici bir kitap okuyordum o yüzden sınava çalışamadım diyememiştim. :) Neyse böyle bir anı işte. (Bu etraf neden bulanıklaştı yahu?! )

Ben şimdi aşırı aç olduğumdan yemeğimi hazırlamaya gidiyorum he bir de bu aralar akşam yemeklerime eşlik eden şu diziyi de bırakayım buraya. Çok mükemmel olmasa da distopik şeyleri seviyorsanız hoşunuza gidebilir. 
Bana da Friends tadında kafa yormayan eğlenceli dizi tavsiyeniz olursa çok müteşekkir olurum canlarım. :)


- %3 -

Sevgiler 
Mutlu Keçi

4 yorum:

  1. Yaaaa bu etraf neden bulanıklaştı dediğin anda yanaklarını sıkasım ve sana kocamaaaaan sarılasım geldi! Canım dostum, mutlu keçim :*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sarıl bana, en çok bana sarıl!! :) canım ilham kedim!

      Sil
  2. Ahahaha canım benim, yemek yapmaya alışma işi zamanla oluyor. Bugün yumurtalı patates yazdım bloga mesela, tarifi değil tabii ama :)
    Sana söyleyebileceğim şey, kendini unutma ve kendine yüklenme.
    İnsanları takmamayı da takma.
    O da yoksa bir madde gibi görünür orada.
    Bunu daha yeni yeni yapabilmeye başlamış biri olduğum için yazdım.
    Cacığı ve seni öperimmmm

    *ah ah nerde o eski Friendsler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahaha yorumun ne tatlı ya aynı senin gibi aynı.
      bazen düşünüyorum da gerçek hayatta blogda tanıştığım, uzaktan tanıyıp tanışşak çok anlaşırız oysa biz dediğim senin gibi minnoş insanlar olsa çok daha mutlu olabilirdim. :) iyiki bu blog var diyorum o nedenle çoğu zaman.
      kediciklerim ve ben seni öpüyoruz canım balık.

      Sil

Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...