Sonunda fırsat bulabildim de geldim buralara ey blog!
Çelınca devam...
Perşembe gününden beri cancağzım kardeşim İstanbul'da. Pek bir güzel geçiyor vaktimiz. Haliyle bloğa ayıracak pek vaktim de olmuyor. O şimdi arkadaşlarıyla görüşmeye gitmişken ben de daha fazla biriktirmeden sorulara kaldığım yerden devam edeyim dedim.
9. günde kalmıştık hatırlarsanız. Hangi alanda iyi olmak isterdiniz diye sormuşlar. Hmmm ben sanatın her dalında iyi olan insanlara çok büyük hayranlık besliyorum. Tabi gönlümde yatan birkaç alan da yok değil. Mesela sahnede izlediğim ya da sinemada, bazı oyuncular beni o kadar heyecanlandırıyor ki. Özellikle tiyatroda çok iyi bir oyun izliyorsam o an heyecandan, coşkudan gözlerim doluyor. Kesinlikle çok iyi bir oyuncu olmak isterdim, o kadar yetenekli olmak isterdim ki beni izleyenlerin gözlerinde ışıklar çaksın, iyi ki böyle insanlar var desinler. Sanat iyi ki var.
Mesela müzik aletini harikulade çalabilen insanlara da çok imreniyorum. En azından bir müzik aletini iyi bir şekilde çalabilmek isterdim. Bir de illüstrasyon! Ah ona ayrı bir parantez açmam lazım. En özel zevklerimden biridir. Bayılıyorum böyle şeylere. Hayatın güzellikleri, minik tatları, insanı mutlu eden şeylerin başında geliyor. Ben bakarken bu kadar yoğun hisler içindeyken bir de onların yaratıcılarını düşünün. Çok şanslılar. Bu çok hoş bir kabiliyet.
Gelelim 10. ve 11. günlerin sorularına. En zorlanacağım tarzda soru tarzlarından he bir de en'li soruları hiç sevmiyorum. Neyse sevgili İlham kediciğimin de dediği gibi biraz mülakat sorusu tadında ama mülakatlarda olduğu gibi söylenmesi gerekeni değil gerçekten hissettiğimi söyleyeceğim bu sefer. :)
10. soru en güçlü yönlerinden bahset derken 11. soru ters köşe yapıp en zayıf yönlerimi ortalığa saçmamı istiyor.
İnsanın kendini tanıması inanılmaz zor bence. Mesela birini zamanla tanıyıp ya da tanıdığını sanıp hakkında konuşabiliyor, yakın arkadaş, sevgili, düşman vs. olabiliyorsun. Ama kendine dönüp bakmak ve evet ben şööyle şööyle bir insanım diye kesin hükümler vermek çok zor. İnsanoğlu her daim kendini şaşırtmayı beceriyor neticede.
Ben de sabah kardeşime sordum biraz. Sağ olsun güçlü yönlerimi anlatırken oldukça zorlanan Dolunay Surat zayıf/kötü yönlerimi söylerken oldukça akıcıydı. :)) Sonuçta kime göre neye göre zayıf yani di mi?
Mesela fit olmak güzel bir durum evet ama şişman olmak da dünyanın en kötü şeyi değil. Sosyal medyada, filmlerde, televizyonda sürekli empoze edilen bir şey var ki o da güzel kadın eşittir zayıf kadın düşüncesi. Bakınız tüm başrollerin yakışıklı kız ve erkeklerden oluşması hatta o kadar yetenekli tiyatrocu varken mankenlerin vitrine sürülmesi.
Girls dizisini biliyorsunuzdur belki o diziyi sevmeyen de çok var ama ben bayılıyorum. Hannah karakterine her ne kadar ara ara sinir de olsam -kendisi dizinin senaristi aynı zamanda- ortaya koymaya çalıştığı şeyleri anlıyorum. Hiçbirimizin hayatı mükemmel değil ama sosyal medya, filmler, diziler hep hayatta bir şeyleri başarabilme üzerine kurulu ama başaramama ihtimalin de var hatta daha çok. O zaman mutsuz mu olmalıyız? Sanmıyorum. İşte dizide hep bir şekilde sorunlarla boğuşan ama buna rağmen mutlu olmaya çalışan bir grup arkadaşın hayatlarını ele alıyor ve güzel hissetmek için illaki de mükemmel bir fiziğe sahip olmaya gerek yok diyor. Tombik Hannah'ın sürekli çıplak çıplak ortada dolaşması asla kilo vermek için kendini kasmaması da buna bir örnek.
Yanlış anlaşılmasın koy verin gitsin demiyorum ama her şey öyle olması gerektiği içn olmasın gerçekten kendinizi nasıl mutlu hissediyorsanız öyle yaşayın bence. (Kendime de not!)
İşte ben de böyle bir insanım. Güçlü yönlerimi sormuştunuz değil mi? Galiba kendimle ilgili en sevdiğim özellik küçük şeylerle mutlu olmayı becerebilmek ve hayata pozitif bir şekilde bakabilmek. Her ne kadar artık çok zorlaşsa da hala ve hala çabalıyorum. He bir de iyi bir dinleyiciyimdir. Bilmiyorum genelde çevremden seninle konuşunca rahatlıyorum minvalinde şeyler duyabiliyorum. Bu da iyi bir şey olsa gerek. Ha bir de lafı gediğine koymayı her zaman çok severim, hazır cevaplılık da bir diğer öne çıkan iyi özelliğim.
Zayıf ya da görece rahatsız edici özelliklerime gelirsek artık kendi kendime de kabullendiğim tembellik ve üşengeçliği söylemek zorundayım. Bunları aşmak, değiştirmek için elimden geleni yapsam da artık çok da fazla değişmeyeceğini kabullendim. Öyle yaşamaya çalışıyorum. En azından olabilecek en az seviyeye indirerek yaşıyorum. Valla eskiye göre daha iyiyim bence. Ama hiçbir zaman o çok enerjik, hiç yorulmayan, işten çıkıp spora giden, oradan arkadaşlarıyla buluşmaya geçen ve ertesi güne yine ful enerji devam eden tiplerden olamayacağım. Olsun napalım. :)
Bir de sevmediğim bir özellik var ki duygusallığım ama garip bir duygusallık bu gerçekten önemli anlarda değil de daha çok sinirlenince ya da biriyle tartışırken kendini açığa çıkarıyor. Özellikle istanbul'a taşındığım ve ailemle farklı şehirlerde yaşadığım bu süreçte her şey beni acayip duygusallaştırıyor. Mesela salonda uyuyup kaldığım gecelerde annem olsa şimdi git yerine yat kızım derdi diye düşünüp ağlayasım geliyor. Ya da böyle canım sıkkınken biri gelip içten bir şekilde "iyi misin?" diye sorduğunda o gözyaşları pıt pıt akacak gibi oluyor. İş yerinde kaç kez bu yüzden soluğu tuvalette almışımdır. Hala "profesyonel iş" hayatına alışamamış olmamda bundandır. Bir de biraz korkağım daha cesur olmak isterdim. Her şeyde.
Öyle işte çok uzattım galiba hemmen 12. soruya geçiyorum. İlk arabanız neydi, şimdi ne kullanıyorsunuz?
İlk arabam bebek arabasıydı dermişim ehehe. Şaka bir yana hiç arabam olmadı, ehliyetim bile yok. Korkuyorum ve de hiç düşünmüyorum. Ama bisiklet sürmeyi çok seviyorum. Şöyle Avrupa'da bir ülkede yaşasam ve işime efenim arkadaşlarımla buluşmaya hep bisikletimle gitsem keşke. Şu an ne kullanıyorsun derseniz işe gidip gelirken servis kullanıyorum. En çok kullandığım ulaşım aracı valla. :) Bir de yakın zamanda bisiklet almayı istiyorum. Katlanır pisikletlerden. Bakalım. :)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?
Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...
-
Merhabaaa, Sonunda beklenen an geldiiii. :) Bloğu ilk açtığım vakitlerde sevdiğim bazı bloglardaki çekilişleri görünce hemen katılır, keşk...
-
Hafta sonunu nasıl mı değerlendirsek diyorsunuz? Havalar da çok soğuk evden dışarı çıkılmaz ki şimdi diye hayıflanıyor musunuz yoksa? Tam ...
-
Günlerdir hatta belki bir iki haftadır şiddetli boyun-sırt-baş ağrılarından muzdaribim. Nasıl sinir bozucu ve tüyleri diken diken edici hatt...
Ne güzel olurdu şöyle oyunculuk yeteneğimiz olsaydı. Halbuki ben sahnede bile duramıyorum. Sahne korkum var, üniversitedeyken suflör olarak girip ışıkçı sesçi olarak çıktığım bir oyunda selam vermeye bile ancak çıkabilmiştim. :))
YanıtlaSilYaa bu detayı bilmiyordum bak sacakli. :) selam işin en zevkli kısmı aslında ya bak canım çekti. Üniversite dönemi ah ah.
SilBisiklet işini hızlandırmalı ve gündem maddesi yapmalıyız keçiciğim! Bu konuda beylere büyük görev düşüyor, malum :))
YanıtlaSilHaha aynen her türlü baskı artık mubahtir!! 😉
Silİllüstrasyon duygularını rahatlıkça çizebileceğin bir yetenek olmalı. Herkes bir portreyi çizebilir ama iyi ama kötü, oysa illüstrasyonda sürreal de çizebilirsin. Karalayıp karalayıp iş te bu sensin de diyebilirsin.
YanıtlaSilEvet ve çok çeşitli çok renkli tarzlar ve çizimler var. Hayal dünyası geniş insanları seviyorum.
Sil