6 Ağustos 2014

Ne izledim? #1



Safety Not Guaranteed

2012'de Sundance film festivalinde en iyi senaryo ödülünü almış bağımsız bir yapım. Bağımsız filmlerin o kendine has havası hemen hissediliyor zaten. Film bir dergide çalışan 3 arkadaşın (bunlardan ikisi stajyer olmakta) bir gün gazeteye verilmiş bir ilanı görüp, bunu haber yapmaya karar vermeleri ile başlıyor. Bu sebeple ilanı veren kişinin (Kenneth) yaşadığı yere gidiyorlar. İlanda şöyle yazıyor: "Benimle zamanda geriye gidecek birisi aranıyor. Bu bir şaka değil. Ücretiniz geri döndükten sonra verilecek. Kendi silahlarınızı getirmeniz gerekmekte. Bunu daha önce sadece bir kez yaptım. Güvenliğinizi garanti edemem." Bu arada filmi kediler ve kitaplar'ın son yazdığı blog yazısında görüp çok merak edip hemen izledim, çok araştırma yapmadım izlemeden önce. Çünkü bir filmle ilgili ne kadar çok şey okursam izleme isteğimde o derece azalma oluyor. Karakterler hakkında da pek bir fikrim yoktu. O yüzden film başlar başlamaz New Girl'deki Nick beyimizi görünce biraz şaşırdım. :) Konusuna devam edecek olursak işte bu 3 kafadarın kendine has tavırlarıyla komik bir haber elde etmek için bu kasabada geçirdiği günlerle film ilerliyor. Dairus yani esas kızımız ise bu 3'lü arasında ilanı ciddiye alan tek kişidir. Başlarda iyi bir haber koparabilmek için Kenneth'e yaklaşırlarken filmin ilerleyen dakikalarında olaylar bambaşka yerlere sürüklenecektir. Benim umduğumdan da güzel bir filmdi. Ancak ara ara havada kalan noktalar da olmadı değil. Spoiler vermemek adına daha fazla detaya girmeyeceğim. Hem komik hem de arada duygusal diyaloglar barındıran şirin bir filmdi. Little Miss Sunshine'ın yapımcılarının elinden çıkan bir film olduğunu söylesem fikir verecektir sanırım. :) Kesinlikle tavsiye edilesi.

İmdb: 7.1
My points: 8.0 :)



Take Shelter

Türkçeye Sığınak ismiyle çevrilmiş bir psikolojik-gerilim filmi. Son zamanlarda merak saldığım distopik filmler kuşağı kapsamında izlediğim bir filmdi. :) Fragmanını izlemek gibi bir hata yaptım başlamadan. Pek sevmediğim bir şeydir. Çünkü beklentiyi arttırabiliyor. Bu filmde de öyle oldu sanırım. Daha büyük umutlarla başladığım filmi çok da sevemedim. Evet hikaye, oyunculuklar, müzik, atmosfer güzeldi. Gerilimli bir filmdi de ama bilmiyorum bir şeyler eksikti sanırım. Filmin ruhunu hissedemedim. Konusu kısaca şöyleydi; Curtis bir madende çalışan ekip şefidir, karısı ve sağır olan kızıyla ufak bir kasabada yaşamaktadır. En büyük korkusu ise fırtınadır. Bu fırtınanın dünyanın sonunu getireceğini düşünmektedir. Bu yüzden ailesini ne pahasına olursa olsun korumaya karar verir ve bir sığınak inşa eder. Curtis'in bu korkusuna ve tavırlarına çevresindekiler, ailesi anlam verememekte ve onun için endişelenmektedir. Bu noktada Curtis'i canlandıran Michael Shannon'un harika bir oyunculuk çıkardığını da eklemek isterim. Film boyunca Curtis'in artan korkusu, panik atakları, paranoyaları ile iyiden iyiye geriliyorsunuz. Ama sonu beni çok tatmin etmedi sanki arada bir şeyler eksik kaldı gibi neyse yine de filmin çok sevenleri olduğunu söyleyeyim de olumsuz önyargılarınızı yıkayım hemen :)

İmdb: 7.4
Benim Puanım: 6.7 :)




Children Of Men

Türkiye'de Son Umut ismiyle vizyona giren 2006 yapımı film bir kitaptan uyarlama. 2027 Londra'sında geçen hikayede son 18 yılda dünya üzerindeki tüm kadınlarda kısırlık baş göstermiştir. Artık çocuk sesleri yeryüzünden silinmiş, savaş ve kaos tüm dünyayı ele geçirmiştir. Her yerde kıtlık, sefalet, savaş kol gezerken tek ayakta kalan ülke İngiltere'dir. Ancak burada da göçmenlere karşı acımasız işkenceler yapılmakta çoğu vahşice katledilmekte ya da inanılmaz kötü koşullarda yaşamaya mahkum edilmektedir. Bu sahnelerin cidden sinir bozucu olduğunu söyleyebilirim. Dünyadaki en genç insan ise henüz 18 yaşlarındayken biri tarafından öldürülür. Film ilk olarak böyle başlıyor. Filmin ana karakterlerinden Theo ise kendi halinde çalışan hayattan keyif almayan bir tiptir. Bir gün İngiltere'deki mültecilerin hakları için çatışan bir terörist gruba katılan eski eşi Julian ile yolları kesişir. Ve hiç ummadığı bir planın içinden bulur kendini. Dünya üzerindeki insanların ütopik bir oluşum olarak gördüğü, gerçek olup olmadığının henüz bilinmediği İnsan Projesi denen bir oluşum vardır. İnsanlığın sonunu getirecek olan kısırlığa burada çözüm bulunabileceği düşünülmektedir. Theo'nun eski eşi Julian da bir mülteci kızı bu yere götürebilmesi için Theo'dan yardım ister. Bu mülteci neden bu kadar değerlidir peki? Çünkü 18 yıl aradan sonra ilk kez bir kadın hamiledir ve insanlığın son umudu da bu bebektir. İşte hikaye de bu gerilimli süreci adım adım işliyor ve güzel bir distopik bilim kurgu film izliyoruz. Ben çok beğendim. Kesinlikle tavsiye ederim efenim.

İmdb: 7.9
Benim Puanım: 8.5

Şimdilik bu kadar. İyi seyirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...