29 Nisan 2016

Ciao İtalya, biz geliyoruuz!

Selam millet!

Size ufak minnak bir duyurum olacaktı. Yarın bendeniz mutlu keçi ve sevdiceği İtalya yollarına düşüyor. Sabah 9 civarında Kadıköy'e varıp Havataş ile yola koyulacaklar. İstikamet havalaalanı oradan da Bologna. Bologna uçuşları ucuz olduğundan burayı tercih ettik ve birçok kimsenin aksine evet Roma ve Venedik ile başlamıyor İtalya seyahatimiz. Biz 3 gece 4 günlük seyahatimiz boyunca Bologna, Floransa ve Floransa'yı yeterince gezdiğimize inanırsak Siena'yı ziyaret edeceğiz. :)
Bu hafta o kadar çok aksilik yaşadım ki yine de her şeye rağmen yüzüm gülmeye devam ediyor. Bakalım bizleri nasıl maceralı bir yolculuk bekliyor olacak.
3 gece boyunca Airbnb aracılığı ile bulduğumuz tatlı bir evde kalacağız. Fotoğraflarını ilerleyen yazılarda paylaşıyor olurum. Şansımıza İtalya bizi yağmurla karşılayacak ama olsun çok soğuk bir hava olmayacak gibi. 
Eğer çok yorgun olmazsam ve vakit bulursam ben de İlham kediciğim gibi gün be gün yazmayı düşünüyorum İtalya maceramızı ama olmazsa da döner dönmez yazacağım vakit kaybetmeden. Hatta bu sefer işi garantiye alıp yanımıza ses kayıt cihazı bile aldık çünkü ben çok unutkanım ve her seferinde bir şeyleri not almayı unutuyorum ama ses kayıt cihazı ile kaydetmek keyifli ve eğlenceli oluyor. Belki video bile çekeriz bakalım.
57 kiloya çıktığımı öğrendiğim şu çilekeş günlerimde bol makarnalı pizzalı bir seyahat pek mantıklı iş değilse de döner dönmez spora başlıyoruz diyerek kendimizi avutmalara devam ediyoruz. :)
Şimdi ben yola çıkmadan sizden birkaç tavsiye alırım belki diye düşünüp bu yazıyı buraya iliştireyim dedim. Floransa-Siena-Bologna üçlüsüne dair kesin yap-kesin gör dediğiniz şeyler varsa yorum olarak bırakabilirsiniz canlarım.

Firenze
Kaynak google görseller.
Siena
Kaynak google görseller



Şimdilik Arrivederci
Hepinizi öpen Mutlu Keçi ^^

28 Nisan 2016

Sakar keçi, mevsimler, el yazım (14,15,16,17)

Hafta içi bu saatlerde blog yazmak da ilginç gelmedi değil.

Bugün şirkette değil de evdeyim. Sorulara kaldığım yerden devam etmeden önce bu konudan bahsedeyim biraz sizlere. Hatta biraz daha öncesine Cumartesi akşamına kadar gideyim bence. Çünkü o gün güçlü ve zayıf yanlarımızı yazarken bir şeyden bahsetmeyi unuttum ve o şey bir haftadır peşimi bırakmayan bir kabus haline dönüştü.

Kötü yönlerimizi de yazıyorduk ya meydan okumada nasıl unuturum ben bunu düşünüyorum şimdi. Evet itiraf ediyorum ben dünyanın en sakar insanlarından biri olabilirim galiba arkadaşlar. Yani bilemiyorum başıma açtığım işlere bakınca artık tehlikeli boyutlara geldiğinin farkındayım durumun. Geçtiğimiz Cumartesi akşamı her zamanki gibi sokaktaki minnak kedilerime pencereden uzanmış mama veriyordum. Evimin salonu kot denilen cinsten evlerden. Ben de koltuğa çıkarak pencere önünde duran mama kabını her gün dolduruyorum, kedicikleri besliyorum. Yine böyle bir anda çok korkak minik bir kediyi fark ettim diğerlerinden korkup yanaşamıyordu. O da aç kalmasın diye ona doğru uzanmaya çalışırken ayağım kaydı ve koltuktan geriye doğru yuvarlandım. Bir elimde yaş mama kutusu kendimi yerde buldum. Düşerken de sırtım sehpaya çarptı. O yaş mama her yana dağıldı. Bilenler bilir iğrenç kokan bir mamadır kendileri. Kendimi unuttum aklım mama ve kokusunda. Kardeşim panik içinde koşturarak geldi filan. Belim baya acımıştı ama ciddi bir hasar oluşmadı neyse ki. İşte daha 4 gün önce bu şekilde düşen Mutlu Keçi gülerek ofiste bu olayı arkadaşlarına anlatırken daha başına geleceklerden habersizdi.

25 Nisan 2016

Ah şiir, canım şiir! (13)

Favori şiiriniz ya da sizin için anlamı olan bir şiir var mı?

Gece 01.00 suları.. Tam da geceye yaraşır bir soru var bugün. Zaten hüzünlüyüm de biraz. Açıp açıp okuyorum sevdiklerimi şu an.
Şiir severim, çook severim diyemeyeceğim evet ama severim ve bazen koca bir romandan daha çok şey verir bize 3 dize. 

Edip Cansever en sevdiğim şairlerin başında geliyor. Sonra Nazım Hikmet, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Atilla İlhan diye gidiyor.
Mendilimde Kan Sesleri, Üvercinka, Yaşamaya Dair, Emperyal Oteli en sevdiğim şiirlerdendir. 
Bir de o şiirleri gerçekten güzel icra edenler varsa dinletileri de tadından yenmiyor.

Nazım Hikmet'in Yaşamaya Dair şiirinin çıktısını alıp duvara filan asasım gelmişti bir ara. Bir de Genco Erkal'ın sesinden dinlemeyi çok isterdim canlı canlı. Neyse biz şimdilik youtube ile idare edelim.




23 Nisan 2016

Tiyatro, illüstrasyon, küçük şeyler, tembellik ve bebek arabası (9-10-11-12)

Sonunda fırsat bulabildim de geldim buralara ey blog!

Çelınca devam...

Perşembe gününden beri cancağzım kardeşim İstanbul'da. Pek bir güzel geçiyor vaktimiz. Haliyle bloğa ayıracak pek vaktim de olmuyor. O şimdi arkadaşlarıyla görüşmeye gitmişken ben de daha fazla biriktirmeden sorulara kaldığım yerden devam edeyim dedim.

9. günde kalmıştık hatırlarsanız. Hangi alanda iyi olmak isterdiniz diye sormuşlar. Hmmm ben sanatın her dalında iyi olan insanlara çok büyük hayranlık besliyorum. Tabi gönlümde yatan birkaç alan da yok değil. Mesela sahnede izlediğim ya da sinemada, bazı oyuncular beni o kadar heyecanlandırıyor ki. Özellikle tiyatroda çok iyi bir oyun izliyorsam o an heyecandan, coşkudan gözlerim doluyor. Kesinlikle çok iyi bir oyuncu olmak isterdim, o kadar yetenekli olmak isterdim ki beni izleyenlerin gözlerinde ışıklar çaksın, iyi ki böyle insanlar var desinler. Sanat iyi ki var.
Mesela müzik aletini harikulade çalabilen insanlara da çok imreniyorum. En azından bir müzik aletini iyi bir şekilde çalabilmek isterdim. Bir de illüstrasyon! Ah ona ayrı bir parantez açmam lazım. En özel zevklerimden biridir. Bayılıyorum böyle şeylere. Hayatın güzellikleri, minik tatları, insanı mutlu eden şeylerin başında geliyor. Ben bakarken bu kadar yoğun hisler içindeyken bir de onların yaratıcılarını düşünün. Çok şanslılar. Bu çok hoş bir kabiliyet.

19 Nisan 2016

İçecek püskürtmeli, komikli yazı (8)

Heyt be soruya bakınız; sizi gülümseten şeyleri paylaşın diyor bugün bize Saçaklı. :)

Şimdi adettendir biraz kendimden bahsedeyim grizgah babında sonra da bol görselli bir paylaşımla devam edeceğim. Öncelikle bu konuda mütevazı olamayacağım gerçekten espirili bir insanım bence. Ama böyle canım istediğinde ve havamdaysam aşırı komik olabiliyorum aynı zamanda hazır cevaplılığımla da bilinirim hihi. Beni gülümseten ve o an eğlendiğim bir andaysam değmeyin keyfime, espiriler havada uçuşuyor. Bazen işi iyice cıvıtıp gereksiz uzatınca çevremden "yeter artık dalga geçme bi'şey anlatıyoruz şurada." uyarıları da aldığım olmuştur. Özellikle kardeşimden haha.
Ya da devrik bakışlar efenime söyleyeyim göz belertmeler her şey var. Haliyle anladığınız üzere eğlenmeyi seven bir insanım. Hatta bir keresinde burada mı tivitırda mı yazmıştım hatırlamıyorum birlikte benzer şeylere gülemediğim insanlarla yakın arkadaş olamıyorum diye.

Bazen alakasız şeylere çok gülen insanlar oluyor mesela başından geçen saçma bir olayı anlatıyor ama gerçekten 10 kişiye anlatsa 8'inin inanılmaz sıkıcı bulacağı bir olay. Kendisi deli gibi gülerken çevresindekiler de kibarlıktan gülümsüyor filan işte o an tam olarak kıvırcık saçlı Cemil İpekçi oluyorum. :))

Bu arada itiraf edeyim aynı görseli facebook'ta farklı bir gönderiyle de paylaşmıştım. Tüm Gün Yasmin Levy Sevda şarkısını dinleyince içimden adeta bir Cemil İpekçi çıktı filan demiştim. :)

Onun dışında düşen insana çok gülmem mesela. Onun yerine kelimeleri komik telaffuz edenlere daha çok gülerim. Ya da mesela kedilere çok gülüyorum. Böyle hayali bir şeyle oynadıkları ne bileyim duvardaki ufak bir noktaya yüz saat zıplayıp yakalamaya çalıştıkları ya da aniden tüylerini deli gibi kabartıp yan yan koştukları zaman filan. Kendi kendime çok eğleniyorum evde.


Çevremde espirilerine en çok güldüğüm insanlardan biri de yöneticimiz hahah. Cidden acayip eğleniyorum sohbet halindeyken bir de keyfi yerindeyse çok matrak oluyoruz. Bazen cidden kendimi kaptırıp böyle yüksek oktavlı kahkahalar atıyorum.





18 Nisan 2016

Uyku uyku bütün istediğim buydu (7)

Bugünün sorusu "yatarken ne giyersiniz?" idi.

Öncelikle şunu belirteyim ben zaten haftanın 5 günü düzenli bir işe giden bir insanım yani akşam altı sularında ancak evde oluyorum. Eve gelince de üzerime direkt rahat bir şeyler geçiriyorum. Gece uyurken ayrı akşam ayrı şey giymiyorum o yüzden.

Genelde evde ne tarz giyinirsin derseniz bol şeyleri çok seviyorum. En önemli şey rahat olması. Ev demek rahatlık demek çünkü benim için.
En sevdiğim şeylerin başında bol pamuklu pijamalar ve bol salaş üstler geliyor. Ama evdeyiz diye de böyle kloraklı(çamaşır suylu) işte sökük vs. şeyler da giymem hani. Ufaklığımdan beri en hoşlaşmadığım şey kıyafetteki lekedir. Yeni aldığım bir şey dahi olsa yok bu takıntıdan ötürü giyemiyorum. :)
En sevdiğim pijamalarımı ise İstanbul Taksim'deki Terkos Pasajı'ndan satın aldım. Hem ucuz hem çeşitli zevklere hitap eden güzel şeyler var. Gitmediyseniz de bir bakın derim. Mesela şunu geçtiğimiz sene almıştım.


Haha Walter abiyi ne hallere düşürmüşüm yahu. Bu arada bu pijamayı aldığımdan beri yaklaşık 7 kilo aldım hala da oluyor bana nasıl bol almışsam. Ama eskiden daha salaştı daha rahattı daha oradan oraya yuvarlanasıydı. Üzüldüm bak şu an.
Sonraki en sevdiğim pijama ise kendime hediye olarak aldığım Oysho pijamalarım. İlk maaşımla kendime aldığım ilk şey olduğu için ayrı bir seviyorum onları. Çok rahatlar, sadece altı biraz ayı yogi hissi yarattığı ve çok sıcak tuttuğu için şu havalarda giyilmiyor ama üstünü giymekten eskitmiş olabilirim. Bulutlu çok tatlış bir şey. Beni snapchatten takip edenler üzerimde sık sık görmüştür. :)

Herhalde gece uyurken asla giyemeyeceğim şey kapşonlu böyle fermuarlı boğazlı yakalı ya da dar bişeyler olur. Bide itiraf edeyim gecelik giymeyi de sevmiyorum. Sıcak havalarda şort ve bol tişörtler en sevdiklerim oluyor.

O kadar çok pijama dedim ki şu an gidip uyuyasım geldi. :)

Sevgiler ve de hörmetler efenim.

Bu gece uyumadan önce pijamalarınıza sevgiyle sarılın ve geceleri benim konforlu ve rahat bir şekilde uyumamı sağladığın için teşekkür ederim diyin.
Hak etmiyorlar mı dersiniz? :))

Challenge Accepted! (Meydan okumalara doyamamak)

Selam millet!

Sonunda tam da hafta sonunun şu son demlerini yaşarken daha fazla ertelemeden sevgili saçaklı'nın çelıncına iştirak edeyim dedim ama bugün 6. gününe gelmiş herkeşler.

O yüzden soruları çok da uzatmadan hızlıca cevaplayacağım. Böyle etkinlikleri çok seviyorum ama bir türlü düzenli yazamıyorum daha önce Zihnin meydan okumalarını takip edenler de görmüştür. Üç beş gün birleştirip yazmak tam da benim işim. :) Bu arada hafta sonum kötü başlayıp güzel devam etti. Bugün sabahtan erkek arkadaşımla sinemaya gittik çok komik bir filmdi. Uzun zamandır sinemada güzel film izleyemiyorum ya bu olayı nasıl aşacağız bilemiyorum. Korku-gerilim türündeki filmimizde sonlara doğru bizi bi gülme aldı öyle diyeyim. :) Sonra ise baya gezdik. Bugün yaklaşık 12 km yürümüşüz. Kadıköy Moda sokaklarını talan ettik. Moda ne güzel yer ya. Bir kez daha iyi ki buraya yakın oturuyorum dedim.
 Daha fazla uzatmadan meydan okumaya başlıyorum ey ahali. Buyrunuz sorular ve de benim cevaplarım.

1- Müzik listenizdeki ilk 10 şarkı?

Ben genelde müzik listesi olayına pek giremiyorum yani spotify'dan ruh halime göre karışık şeyler dinliyorum daha çok. Radyo özelliğini çok seviyorum özellikle. Mesela bir şarkıyı çok sevdiniz diyelim o şarkı ile ilgili radyo yayını başlat diyorsunuz benzer şarkılar sırasıyla çalmaya başlıyor. Sıradaki şarkıları beğen ya da beğenme butonuna tıklayarak yönlendirebiliyorsunuz. Baya yeni şeyler keşfettim ben bu sayede. Eskiden daha çok müzik dinlerdim artık eskisi kadar dinlemiyorum maalesef. Bu aralar da daha çok Türkçe şeyler dinlemekten keyif alıyorum. Size son zamanlarda en çok dinlediğim şeylerden 10 şarkılık bir kuple sunayım. Aşağıdaki görselde daha çok işe gidip gelirken yolda dinlediğim bazı şarkılar bulunuyor. Yeni Türkü, Barış Manço filan çok severim. Dinleyin dinlettirin. :)

Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...