14 Nisan 2015

İstanbul günlüğü, İzmir, kediler, arkadaşlar ve bir miktar mutlu keçi.

Odamda oturmuş bu yazıyı yazarken aklım bir yandan guruldayan karnımda ama yook bu sefer yazmadan başından kalkmayacağım çünkü biliyorum ki öyle yaparsam bu yazı yine bir ertesi güne kalacak. Bu sefer bol görselli az sözcüklü bir yazı olsun istiyorum. Biliyorsunuz ki çekiliş sonuçlandı. Çok da güzel oldu. Bir süre sonra yeni bir çekiliş yaparım bence yine. 200. takipçi kutlaması olabilir mesela bu. Neden olmasın! :) Bir süredir yazmayı çok sevmeme rağmen bir şeyler yazmak gelmiyordu içimden. Aslında yazacak yine birçok konu olmasına rağmen. İzmir'e gidişim, yeni başladığım hobilerim, izlediğim filmler-diziler, İstanbul Film Festivali ve çeşitli etkinlikler hakkında... Ama yazamadım işte. Şu an hazır canım istemişken yazayım hemmen dedim. Heves dediğin hemen kaçabilir zira. Ben biraz kafamı toparlarken size ufak ufak notlarla geçtiğimiz günlerden bir kesit sunmak istiyorum. Dediğim gibi bunu da fotoğraflarla yapacağım tabi ki. :) (İçinde bolca "ben" olacak, umarım sıkılmazsınız.)






Güne önce Beşiktaş'ta başladık. Feriye'de İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen '71 filmini izledik. Ben hiç beğenmedim ama erkek arkadaşım sevdi. Sinema salonu böyle bir yerdi işte. Fotoğraf pek net değil ama benim için ilginç bir enstantane olduğu için hemen belgelemek istedim. Bu arada 16.00 seansına kadar olan filmleri 5 lira gibi cüzzi bir miktara izlemeniz mümkün. Festival 19 Nisan'da sona eriyor. Haberi olmayanlar için hala vakit var. :) Sinemadan sonra yürüyerek Ortaköy'e geçtik. Ben pek sevemiyorum Ortaköy'ü ne yalan söyleyeyim. Çok turistik bir yer ve fiyatlar da oldukça pahalı. Biraz abartılı her şey. Uzunca bir süre ne yesek diye dolanıp durduk ve akıllı telefonlar ne güne duruyor deyip "zomato" isimli uygulama aracılığı ile güzel bir yer bakındık, sonunda Falefel yemeye karar verdik. Ama nasıl bir karar!? Öyle bir gaza geldik ki -biraz da benim sayemde- anlatamam. Zaten uzun süredir yemek istiyordum, işte o an geldi deyip duruyorum. :) Sonra ne oldu dersiniz? Benim aç bir karın ve yorulmuş ayaklarla aradığım falafelci kapanmış olmasın mı! Normalde şanslı biriyimdir ama Murphy devreye girdi ve bir şeyi çok isteme al işte böyle hevesin kursağında kalır dedi yine sağ olsun. Biz de gittik kır pidesi yedik. O da güzeldi. :)


Sonra da Eminönü'ne gittik benim yeni heves ettiğim hobim için alışveriş yapmaya. Etamin, makas, ip vs. gibi şeyler aldım. Eminönü'nde çarşı içinde bir handa Şerifoğlu diye bir yer var, tüm malzemeleri oradan aldım. Daha önce bu konuda alışveriş yapmadığım için fiyatlar konusunda pahalı ya da ucuz gibi bir şey diyemeyeceğim malesef. Bakalım ne kadar süre devam edecek ilgi alakam. :) Güzel örnekler bulabileceğim pinterest dışında bir yer varsa önerebileceğiniz çok sevinirim bu arada.














İstanbul Modern gününden bana kalan güzel anılar da işte böyle. Bolca fotoğraf çekildiğim bolca da fotoğraf gördüğüm bir gün oldu. Magnum Kontakt baskı sergisi oldukça ilgi çekiciydi. Ağustos'a kadar da açık. Gidip görün mutlaka. İnanılmaz etkileyici hikayeler öğrenme fırsatı bulacaksınız bazı ünlü fotoğraflar sayesinde. Bunun dışında Dikkat! Kaygan Zemin sergisi de mimarlık işine gönül vermişlerin ya da bu konuda ilgisi olanların sevebileceği bir sergi. Benim için önemli olan bir diğer yönü ise erkek arkadaşımın fotoğraflarını çektiği bir sergi oluyor kendileri. Çeşitli mecralarda da yayınlandı epeyce. :) Gördüğünüz gibi yine kendimi engelleyemedim, bulduğum kedileri sevdim durdum. Hem kim demiş kara kedi uğursuzluk getirir diye!? :) Bu arada tabi ki hazır deniz yolunu tercih etmişken simit-peynir-çay keyfi yapmayı ihmal etmedim. Nasıl da lezzetliydi. Görmek ve Fark Etmek, İstanbul Modern içindeki kütüphanede elime geçen bir kitap oldu 2-3 sayfasını okuma fırsatı buldum ve çook beğendim. O günden beri de her kitapçıda arıyorum kendilerini ama nafile, bulamıyorum. :/






İstanbul'a taşındığımdan beri İzmir'den farklı olarak beni en mutlu eden şey bazı sabahlar sokağımızdan gelen akordeon sesiyle uyanmak. Geçtiğimiz gün de yine böyle bir şey oldu ve o kadar mutlu oldum ki. Akordeon çalan bir adam ve şirinlik abidesi kızı beraber hem çalıp hem söyleyerek dolaşıyorlardı. Özellikle miniğin Kalinka söylediği anlarda kahkaha atmadan duramadım. İnce ses tonuyla öyle bir bağırıyordu ki tahminimce uyanmayan kalmamıştır. :) Bir de bu aralar odamı dekore etmekle uğraşıyorum en son topladığımda bu hale geldi. Bu haline ek olarak yakında fotoğraftaki çerçeveler duvara eklenecek. Hala nereye asacağıma karar veremedim çünkü kitaplık gibi bir şey düşünüyorum duvara. Erkek arkadaşım sayesinde o da hallolacak yakında. Resimleri de ona göre bir yere asacağım. :) 








Bir akşamüstü evde çok sıkılmışken ne yapsak ki deyip ani bir kararla yürüyerek Kuzguncuk'a gitmeye karar verdik. Hem biraz yürüyüş yapar, bir çay içer döneriz dedik. Çok da keyifli oldu. Kuzguncuk gerçekten çook tatlı bir yer. Bu sayede bir sürü minik kafe kestirdim gözüme. Önümüzdeki günlerde yani havalar güzelleştikçe blog yazılarımı artık açık havada güzel mekanlarda yazmayı planlıyorum. :) Bu arada yol üstünde çok acıkınca Patso yemeye karar verdik. İzmir'de böyle bir şey yok ve buraya ilk geldiğimde çok komik bulmuştum ismini. Gördüğünüz kocaman köpek heykelciği ise akşam karanlığında pat diye göz göze gelince insanı korkutmuyor değil. O amaçla yaptılar herhalde dedik biz de.









Veee son olarak İzmir'lı günler. Geçtiğimiz hafta birkaç günlüğüne canım İzmir'ime gittim. Çok özlemiştim. En çok da annemi ve kiviciği. İkisine de evden neredeyse hiç çıkmayarak doydum vallahi. Son gün ise dönmeden önce Alsancak'ta kankişim ile buluştuk ve bolca sohbet ettik, hasret giderdik. E tabi kordon havası almayı da ihmal etmedik. :) 

Ben şimdi az önce yaptığım ve yazıyı yazarken unutup gittiğim yanmış milföy börekleri yemeye gidiyorum. Uzun soluklu bir yazı oldu değil mi? Size keyifli okumalar öyleyse. :)

Görüşmek üzere, 
Mutlu Keçi

5 yorum:

  1. Pinterest'te güzel çarpı işlerini gördükçe ben de başlasam mı diyorum ama henüz niyeti bozmadım. Pinterest dışında bol çeşitli bir kaynak bilmiyorum.
    Daha sık yazsan keşke! okuması çok keyifli ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, daha sık yazmayı ben de çok istiyorum. Daha fazla çaba göstereceğim bu konuda. :) Pinterest'e girince insanın epey gözü kararıyor, çok güzel işler var hem de her konuda. DIY pinleri zaten beni benden alıyor hehe.

      Sil
  2. İstanbul moderndeki fotoğraflarının hepsine bayıldım, erkek arkadaşın çekmiş sanırım gerçekten çok başarılı olmuş.

    Ben İstanbul Modern'e ilk gittiğimde kitapların o şekilde tavandan asılmasına çok sinirlenmiştim, evet çok hoşbir görüntü oluşturuyor. Ama keşke sembolik olarak kapaklarını falan koysalardı keşke, kitabın kopyasına resmen yazık olmuş.

    Patso'yu nasıl duymazsın :)

    Ben köpeği gerçek sanmıştım, heykel olduğunu okuyunca baya şaşırdım!

    Bence fotoğrafları daha büyük koymalısın, neden küçük koydun bilemiyorum tabi ama ben yazıdan çok fotoğrafları seviyorum. Ve keşke büyük olsalar da inceleyerek gitsek demeden edemedim, umarım yanlış anlamazsın!

    Çok hoş bir yazı olmuş, İstanbul maceralarının devamını bekliyoruz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim beğenmene sevindim yazıyı, maceralar tam gaz devam edecek merak etme. :) Az fotoğraflı yazılarımda fotoğrafları daha büyük versiyonuyla paylaşıyorum aslında ama çok fotoğraf olunca göz yorar belki diye düşündüm. Bu yorumunu dikkate alacağım. Bir sonraki yazıyı da öyle yapayım bakalım nasıl olacak :)

      Sil
  3. Ben de etamine başlamıştım bir ara. Goblenci diye bir siteden set almıştım; ipleri, kumaşı, bir de işlenecek resmi göndermişlerdi-gün batımında çiftlik manzarası gibi bir şey benimki-. O sitede işlenecek resimlerin bulunduğu dergiler falan da satılıyordu-şu an meramımı anlatamıyorum da neyse...-. Sette gönderilen ipler yetmediği için ben de Eminönü'ne gitmiştim, Hirateks diye bir dükkandan almıştım ipleri, orada da yine etamin modellerinin olduğu dergilerden vardı. Malzemelerin satıldığı dükkanlarda bu çeşit dergilerden de satılıyor, bir bakmanızı öneririm :)

    YanıtlaSil

Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...