21 Eylül 2014

Zor Günler ve Book Challenge (6.- 7. Gün)

2 gündür daha doğrusu Cuma gününden beri epey stresli zamanlar geçiriyorum malesef. Çünkü canım kedişim Kivi hastalandı. Birkaç gündür durgun ve gergindi sonra Cuma gecesi ateşi olduğunu fark ettim, mama yememeye başladı. Ben de dün hemen veterinere götürdüm. Üst solunum yolu enfeksiyonu geçiriyormuş. Doktor iyi ki hemen getirdiniz dedi. 3 tane iğne yaptı ateş düşürücü, vitamin gibi.. Bugün yemek yemeye başlar normale döner dedi ama pek bir değişiklik olmadı. Çok az yumurta sarısı yedirebildim sadece. Sabahta bir şey yemeyince ve durgunluk hali geçmeyince tekrar veterinere gittik. Yine 3 tane iğne yaptılar. Ateşi biraz yüksekmiş hala. Ağzında ve dilinde de ufak yaralar var ve hafif topallayarak yürüyor. 2 günde dağıldı resmen kedicik. Mama olarak CN mama verdi. Yemezse şırıngayla verirsiniz dedi. Kedimle ilgili şimdiye kadar burada hiç yazı yazmadım aslında biraz hikayesinden ve hala çok da geçmeyen kedi korkumdan bahsetmem lazım ama o başka yazının konusu olsun. Bugün eve döndüğümde ağzını zorla açarak şırıngayla yedirmeye çalıştım. Sonrasında kendi tabağından yedi neyse ki. Akşam da yemesi gerekiyor vücut direncini sağlaması için. Yarın da aynı şekilde. Eğer yememeye devam ederse yarın tekrar götürmem gerekecek veterinere. Ama eve döndüğümüzde kendiliğinde yemiş olması beni umutlandırdı. Salı günü de şehir dışına çıkıyorum iyi olmazsa aklım burada kalacak. Bu kadar bahsetmişken birkaç fotoğrafını da ekliyim de kimmiş Kivi görünüz. :)





Bu nedenle 2-3 gündür bloğuma pek giremiyorum ve soruları aksattım. Şimdi bir şeyler yazabilirim hazır kısmen de olsa moralim yerine gelmişken. Eveeet efenim, öncelikle soruları hatırlayalım.

6. günün sorusu: Sizi mutsuz eden bir kitap?

Okurken kendimi çok çaresiz hissettiğim ve benim başıma bunlar gelseydi ne yapardım diye düşündüğüm bir kitap okumuştum geçtiğimiz yaz.

İsmi, Frida Kahlo, Aşk ve Acı. Rauda Jamis tarafından yazılmış bir biyografik roman. Biyografi okumayı seviyorsanız mutlaka okuyun derim. Ben biyografik kitapları pek sevmememe rağmen har sayfayı iştahla okumuştum. Ve kitabı okuduğum her dakika Frida Kahlo'ya bir kez daha hayran kaldım. Kendimi ne zaman güçsüz ya da pes etmiş hissetsem aklıma gelir ve beni cesaretlendirir hayat hikayesi. Hiç bilmeyenler için Frida Kahlo Meksikalı ünlü bir ressamdır. Daha çok sürrealist çalışmaları ve otoportreleri ile ünlenmiştir. Bunun yanında gerçekten çok çok dramatik bir hayat hikayesi var. Ufakken geçirdiği çocuk felci nedeniyle bir bacağı özürlü kalır, aksayarak yürümeye başlar. Hatta arkadaşları ona 'tahta bacak Frida' lakabını takar. Daha ufacık yaşta acılarla ve dışlanmayla karşılaşan Frida bununla mücadele etmeyi öğrenecektir elbet ancak 19 yaşında bindiği otobüsün bir tramvayla çarpışması ve kazada ağır yaralanması bütün hayatını alt üst eder. Gerçekten çok kötü bir kaza geçiriyor. Demir çubuklardan bir tanesi kalçasını delip geçiyor ve ömür boyu ameliyatlarla korselerle uğraşıyor, derin acılar yaşıyor. Yaşaması bile mucizeyken dünyaca ünlü bir ressam haline geliyor. Kazadan sonra babasının ona hediye ettiği ve yatağın tepesine yani tavana asılan ayna başlarda çokça moralini bozsa da sonraları madem yatalak bir hastayım o zaman kendimi çizerim diye düşünerek meşhur otoportrelerine başlıyor. Tüm bu fiziksel acıların yanında çok çalkantılı bir aşk hayatı da yaşıyor. Ancak bunlardan en önemlisi bir kez boşanıp tekrar barıştığı ve uğruna her şeyi göze aldığı ressam Diego Rivera. Delicesine aşık olduğu bu adam onu birçok kez aldatır.  Bu yüzden ayrılırlar ama Frida dayanamayarak tekrar barışır. Sayfalar dolusu mektupları var kitapta ve insan okurken iliklerine kadar hissediyor sevgisini. İşte Aşk ve Acı kitabıyla sanat ve siyasette aktif olarak gördüğümüz Frida Kahlo'nun özel yaşamını yaşadığı acıları, aşkları tüm çıplaklığı ile okuyoruz. Nasıl bu kadar güçlü ve tutku dolu olduğuna şaşırarak okuyorsunuz tüm satırları. Çok etkileyici. Mutlaka okuyun derim.

Kitaptan alıntılar:

Bu bitmek bilmez can çekişmeden ibaret yaşamımla ilgili olarak şunu söyleyebilirim: Ben uçmak isteyip de uçamayan bir kuş gibiydim.

Umutsuz düşler insanı öldürür.

İnsanın ifade edemediği şeyin gücü patlayıcı, hasar verici, kendi kendini yıkıcı bir güçtür. İfade etmek kurtulmanın başlangıcıdır.

Kendimi hem kendim için yaşayabilecek denli güçlü ve iç zenginliğine ait hissediyorum, hem de değil bir davranışın en ufak bir düşüncenin paralayabileceği kadar yalnızım.

Başıma gelen en iyi şey, acı çekmeye alışmaya başlamam.

Yaşa,
ve senin yaşında,
yaşamına eşlik eden güneş,
günlerini saymasın
yalnızca aydınlatsın onları.

Kaza, resim yapmaktan tutun da sevme biçimine kadar öyle çok şeyimi belirledi ki! Böylesine büyük bir yaşama arzusu, yaşamdan çok şey talep etmeyi de beraberinde getiriyordu. Kaybetmeme ramak kalan şeyin her adımda bilincine vararak, yaşamdan çok şey bekledim. Yarım yamalak şeylere yer yoktu; yaşam ya hep ya hiçti.

7. Günün sorusu: Sizi güldüren bir kitap?

Bu kadar acının üstüne en çok ne zaman bir kitabı okurken eğlenmiştim diye düşündüm. Aklıma çok alternatif gelmedi. Dizi olsa hemmen bir Friends cevabı yapıştırırdım. :) Kitap olarak düşününce nedense aklıma direkt Ejderha Mızrağı serisi geldi. Harry Potter'ı bu kadar sevmesem geçtiğimiz günlerde en sevdiğiniz seri sorusuna bu cevabı verirdim. Serinin sadece 5 kitabını okudum ama uçsuz bucaksız bir dolu kitap var daha bu seriye dair. Nereden nasıl devam etmeli bir fikrim yok çünkü kitapçıda gördüğüm kadarıyla çok fazla kitap var. İşte bu seri benim lise hayatımın edebiyat ve fantastik dünyayı keşfedişime denk gelen en güzel yıllarını oluşturuyor. Hikayede elfler, kenderler, cüceler, şovalyeler, büyücüler havada uçuşuyor. İnanılmaz derecede sürükleyiciydi. Karakterler çok başarılı, yaratılan dünya sizi gerçek hayattan koparıp alıyor. Bir süre Krynn'de yaşadığınızı sanabilir Rastlin Majere ve Tanis Yarımelf'in sesini kulaklarınızda duyabilirsiniz. Neyse efenim bu seriyle ilgili ya da karakterlerle ilgili uzun uzadıya yazmak isterdim ancak zaten epeyce uzattım yazımı. Artık sorunun cevabına gelebilirim. İşte benim okurken en çok güldüğüm karakter bu kitaplarda yer almakta. İsmi Tasslehoff Burrfoot. Wikipedia'da kısaca şöyle özetlemişler kendisini. "Ejderha Mızrağı Destanı serisinin ana karakterlerindendir. Irkı kender olan Burrfoot, Kenderyurdu'nda doğmuştur. Doğası itibarı ile sürekli gezmeyi, yeni yerler keşfetmeyi istemektedir. Etrafına saçılmış keseleri ve yürüdükçe hareket eden tepe saçı ile dikkat çeker."
İşte bu meraklı ve aynı zamanda sevimli bir hırsız olan karakterimizin başına bir sürü şey geliyor kitaplarda. Onun ise başına açtığı işlerden kurtulma çabası, en yakın dostu yer cücesi Flint ile aralarında geçen diyaloglar beni çok güldürüyordu. Bu seride de en sevdiğim karakter olarak Rastlin Majere ile gönlümde 1.liği paylaşıyorlar. 

Temsili:






4 yorum:

  1. merhaba Kivi, geçmiş olsun... :)

    YanıtlaSil
  2. Yanıtlar
    1. Canavar gibi oldu. Eski hallerine döndü yine deli dana gibi koşuyor, uçuyor ortalıkta. :)

      Sil

Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...