6 Aralık 2013

Biraz İstanbul, Bolca Bursa

Merhaba efenim neredeyse 1 aydır uğrayamamışım bloğuma ve çok ayıp etmişim. O yüzden kendimi affettirmek adına siz sevgili okurlarıma (öhöm) uzunca ve bol fotoğraflı bir yazı yazmayı düşünüyorum. Neden bu kadar uzun süre yazmadığıma gelirsek, iki hafta boyunca vizelerle boğuştum ve akabinde dinlenme ve biraz stres atmak için ufak bir tatil molası vermeye karar verdim. Sınavlarım malesef genel itibariyle pek iyi değildi. 4. sınıf olmak beni çok strese sokuyor. Kimle konuşursam herkes de aynı şeyi diyor. Sınıfça buhranlardan buhran beğeniyoruz yani. Ben de bu gergin vize dönemini atlatınca fırsat bu fırsat diyip yolculuğa çıkmaya karar verdim. Geçtiğimiz hafta sonu önce İstanbul'a oradan da Bursa'ya gittim. İstanbul zaten önceden de gittiğim bir yerdi, her gittiğimde yeni şeyler keşfediyorum o ayrı. Ama Bursa'ya ilk kez gittim. Merkezini çok da sevdiğimi söyleyemicem ama beldeleri çok şirin. Kafa dinlemek için hafta sonları bir kaçamak yapabilirsiniz kesinlikle buralara. Bu arada insanları da çok sıcak kanlı ve espirililer. Biraz sonra göreceğiniz fotoğraflardan da bunu anlayabilirsiniz. :) Bursa'da ziyaret etme fırsatı bulduğumuz yerler Gölyazı, Cumalıkızık, Mudanya, Trilye ve Bursa merkez oldu. Benim için çok eğlenceli bir hafta sonuydu. Yepyeni insanlar tanıdım ve birçoğunu çok sevdim. Uno, Kelimelik gibi oyunlar öğrendim. Meğer pis yedili ve scrabble'ın tıpatıp aynısı oyunlarmış. İkisinde de fena sayılmam bu arada. :)

Beşiktaş Pişi'de harika bir kahvaltı yaptık. Hafta sonu giderseniz boş masa bulmanız çok zor bu arada.

Pişi tabaa :)

Mekik ve kokoyu ilk kez duydum. Gayet güzel kurabiyeler. Beşiktaş'ta bulabilirsiniz.
İstanbul metroları sağ olsun yollar bitmek bilmiyor. Sonunda gökyüzünü görebildik. 

Atatürk Arboretumu'na giderken.

Çok fazla gezemedik sağ olsun amca akşam ezanında kapanır bura dedi. Biz de 2 göletten sadece birinin fotoğraflarını çekebildik. Harika renkleri içinde barındıran bir yer burası.

Sonbahar bitmiş kış gelmiş.

Şımarıklıklar filan :)

J'adore!! Taksim'de bulunan bir çikolatacı burası. Biz yer olmadığı için oturamadık sıcak çikolatalarımızı alıp yolumuza devam ederken içmek zorunda kaldık. Ama içeriden gelen kokular nefistii. İstanbul'a yolu düşenler buraya mutlaka uğrasın. :)



Sabahın köründe güneş henüz doğmamışken Bursa Gölyazı'ya vardık. Hava ayaz mı ayaz ellerim ceplerimde diye mırıldanıyordum o an. :)

Karı-koca balığa çıkmışlar. Tam bir balıkçı kasabası idi burası. İnsanların geçim kaynağı anlayacağınız.

Herkesin bir kayığı var mutlaka. Ve kuşlar balık avında.

Gölyazı Belediyesi

Köy kahvesi.

Şımarık çocuklar kediciğin yüzünü boyamışlar. Silmeye uğraştıysak da çıkaramadık. Çok tatlı uslu bir kedicikti.

Bursa merkeze geldiğimizde bizi hanlar karşıladı. Her yerde han var içlerinde de mağazalar, oturma yerleri, kafeler bulunuyor.


Burası için baya sıra bekledik. Çok ünlü bir iskenderciymiş Bursa'da. Ama bana yediklerimiz çok ağır geldi, malesef sevemedim.

Hanların birinde dinlenirken.

Güzel bir düşünce olmuş. Ama içinde sadece 2 kitap vardı.
                                             
                                                 
Bu köprünün ve şelalenin ismini bilmiyorum malesef ama Yeşil türbeye giderken yol üzerindeydi.

Cumalıkızık'ta kaldığımız pansiyonun bahçesi. Su kabakları ile dolu.

Köy kahvaltısı bal, kaymak, reçel kim hayır diyebilir ki? Benim hayatta en sevdiğim şeylerden biri de kahvaltıdır ayrıca. :)

Cumalıkızık'ta sokak araları. :)


Çantamda kırılır diye korktuğumdan bir şey alamadım ama çok güzel reçeller vardı.

Renkler renkler ne güzeller!

İnsanların espirili olduğundan bahsetmiştim. :)

Buna baya güldüm. :)

Cumalıkızık meydanı ya da çarşısı.

Mudanya bizi kuşlarla karşıladı.

Bisikletini çok sevdik. :)

Mudanya bana biraz Büyük Ada'yı hatırlattı Evlerinden ve arnavurt kaldırımlarından ötürü.

Bu ev de çok şirin ve değişik geldi bize. :)

Hediyelik eşyalara bakarken böyle şeyler gördük. :)

Minicik Trilye'nin minik çarşısı.

Mantımızı yediğimiz yerdeki yazılar çok eğlenceli eheh yaratıcılıkta sınır tanımıyorlar. :) Sahipleri de çok şekerdi bize Trilye'nin tarihinden bahsetti ve rehberlik ederek birkaç yeri gezdirdi.

nam nam nam :) 

Trilye'yi çok sevdim. Çok sakin huzurlu bir yer ve her şey çok ucuz.

Tanesine 50 kuruş ödediğimiz içeceklerimiz. :)

İstanbul'a döndükten sonra kaldığımız evdeki kedişler. Sarı olanın adı Mısır ve çok hareketli o yüzden ben biraz korktum onu çok okşayıp sevemedim. Ama siyam kedicik çok şirindi sürekli uyudu ve mayışık mayışık oturdu. Onu biraz mıncırma fırsatı bulabildim uyurken. :) Kedi korkumu yenme çabalarına devam!

                                                         












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...